Baskı, Tehdit ve Ajanlaştırmaya Son Verilsin
İnsan Hakları Derneği olarak 2018, 2019, 2020 ve 2021 yıllarında “Baskı ve Tehdit Yöntemleriyle İfade Alma, Mülakat Yapma, Ajanlaştırma ve Kaçırma Olaylarıyla İlgili Özel Raporları” bir bilanço eşliğinde kamuoyuyla paylaşmıştık. Açıkladığımız bu rapor 2022, 2023 ve 2024 yıllarında İHD Genel Merkezi ve Şubelerine yapılan başvuruları kapsamaktadır.
Bu tür uygulamalar, önceki raporlarda da ifade edildiği üzere, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal uygulaması ile devletin baskı politikası haline gelmiş ve Türk Ceza Kanunu’nda tanımlı tehdit, hakaret, işkence, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, görevi kötüye kullanma gibi birden fazla suçu da teşkil etmektedir. Özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından bu alanda yaşanan hak ihlallerinin arttığı, şikâyetlerin etkili bir şekilde soruşturulmadığı ve faillerin cezalandırılmadığı, yapılan başvurulardan ve basına yansıyan haberlerden de anlaşılmaktadır. Türkiye’deki genel cezasızlık politikasının bu tür başvurularda da temel bir yaklaşım olduğu görülmektedir.
Rapora konu bu uygulamalarla, Anayasa’nın 19., İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3 ve 9., Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 9., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde düzenlenen kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmektedir. Anayasa Mahkemesi bu hakkı “Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, devletin, bireylerin özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir hak” olarak tanımlarken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de demokratik toplum düzenindeki en önemli hak olarak ifade etmektedir.
İHD’ye yapılan başvurular ve basına yansıyan haberler, bu uygulamaların çok az bir kısmına denk gelmekte olup, kişiler yaşadıklarını kimi zaman aileleriyle dahi paylaşamamakta, gizlemekte ve can güvenliklerini bu şekilde sağlayacaklarını düşünmektedirler. Savcılıklara yapılan suç duyuruları da çoğu zaman yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan, failin kimliğine ulaşılamadığı gerekçesiyle takipsizlik kararıyla sonuçlanmakta, kişinin can güvenliğini sağlamaya dönük koruma tedbirlerine başvurulmamaktadır. Bu nedenlerle, yasal yollara başvurmaktan çekinip Türkiye’yi terk ederek başka bir ülkede yaşamaya zorlanan kişiler vardır.
İnsan Hakları Derneği olarak devletin cezasızlık politikasının son bulması ve bu tür vakalarda sorumluluğu bulunan faillerin cezalandırılması amacıyla birçok girişimde bulunmaktayız. Bu amaçla derneğimize yapılan başvurular derneğimiz tarafından İçişleri Bakanlığı’na, Kolluk Gözetim Komisyonu’na ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na bildirilmekte buna karşın etkili bir soruşturmanın halen yapılmadığı görülmektedir. Derneğimiz tarafından 2019 yılından bu yana Kolluk Gözetim Komisyonu’na başvurular yapmaktadır ancak 2019 yılından bu yana komisyona bildirilen toplam 52 başvurudan hiçbiri kabul edilmemiş ve şüpheli kolluk görevlileri hakkında hiçbir soruşturma başlatılmamıştır.
İHD Dokümantasyon Birimi verilerine göre; 2022-2024 yılları arasında İHD Genel Merkez ve şubelerine toplam 87 ajanlaştırma ve kaçırılma başvurusu yapılmıştır. Başvurucuların şikayetlerine baktığımızda; kendisini polis olarak tanıtan kişiler başvurucularla “sohbet etmek, çay içmek, arkadaş olmak” gibi tekliflerle bir araya gelmeye çalışıyor, bu işten ekonomik çıkar sağlayabilecekleri belirtiliyor, bu sohbete katılan fakat isteklerini kabul etmeyen başvurucuları ailesiyle, işiyle, sağlık durumuyla, özel hayatıyla tehdit ediyor, gözaltı ve tutuklamayla korkutuyor. Gözaltı merkezlerinde ise gözaltındaki başvurucu, yasal ifade alma işleminden önce ve avukatı olmaksızın belirli aralıklarla mülakat odasına götürülüp kayıt dışı ifade vermeye zorlanıyor. Gözaltındaki kişiler, tutuklanmakla veya dışarı çıksa bile her an peşinde olacakları ve kendisini rahat bırakmayacakları tehdidi ile korkutuluyor. Bazen de bu keyfi uygulamalar, kişinin kaçırılması, işkence ve kötü muameleye maruz kalmasıyla sonuçlanıyor, kişi tanımadığı insanlarca bir otomobile bindirilerek, gözleri kapalı bir şekilde kaçırılıyor, günlerce darp ediliyor ve tenha bir yerde salıveriliyor.
Raporumuz içeriğinde verilen bilgiler, başvuru özetleri ve resmi mercilerin mevcut tutumu bir arada değerlendirildiğinde bu tür vakaların münferit olaylar değil sistematik bir yöntem olarak kullanıldığı açıkça görülmektedir. İnsan haklarının temel değerleriyle çelişen, kanunların ve uluslararası sözleşmelerin yasakladığı bu tür uygulamalara derhal son verilmesi gerektiğini bir daha vurguluyor ve bu yöndeki hak ihlallerinin son bulması yönündeki ısrarlı takibimizin devam edeceğini ifade ediyoruz.
Sonuç ve Önerilerimiz
Daha önceki raporlarımızda ifade ettiğimiz önerilerimiz halen geçerliliğini korumaktadır.
- Cumhuriyet Başsavcılıkları başta olmak üzere İçişleri Bakanlığı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu, TİHEK, Valiliklerin İnsan Hakları Kurulları insan hakları ihlalleriyle ilgili kuruluş amaçlarını yerine getirmeli, resen raporda bahsedilen ihlallerin takibini yaparak etkin bir adli ve idari soruşturma yürütülmesine katkı sunmalıdır.
- TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu kolluğun denetlenmesine yönelik olarak bir alt komisyon kurmalı ve başvuruları değerlendirmelidir.
- Güvenlik ve istihbarat birimleri faaliyetlerini hukuka uygun bir biçimde sürdürmeli, kişilerden baskı ve tehdit yöntemleriyle delil elde etme yönteminden vazgeçmeli, TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu alt komisyon kurarak istihbarat örgütlerinin yasa dışı faaliyetleri konusunda araştırma yapmalıdır.
- İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Kolluk Gözetim Komisyonu, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi kriterlerine uygun biçimde faaliyet göstermeli, kolluğun hesap verebilirliğini sağlamalıdır.
İnsan Hakları Derneği