Gözaltında Kaybedilen Ömer Ölker İçin Adalet İstiyoruz
Anayasa
ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere saygı, Devletin tüm
organlarının ve yetkililerinin anayasal bir yükümlülüğüdür. Bu yükümlülüğün
yerine getirilmemesi sonucu ortaya çıkan hak ihlallerinin giderilmesi ise idari
ve yargısal makamların görevidir.
Bu
sebeple, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle yargı
mercileri tarafından değerlendirilmesi ve adil bir çözüme kavuşturulması
esastır.
Ne
var ki, Türkiye’de devlet, bu anayasal yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi; idari
ve yargısal makamlar da meydana gelen hak ihlallerinin giderilmesi yönündeki
görevlerini yerine getirmemektedir.
İşte bu gerçeği bir kez
daha ifade etmek üzere 1046. haftamızda, Galatasaray Meydanı’ndan bizi ayıran
polis bariyerlerinin önündeyiz. Bir kez daha haykırıyoruz: Gözaltında kaybedilen
sevdiklerimizle ilgili devlet ve yetkili organları görevlerini yerine
getirmiyor. Yapmış olduğumuz tüm başvurular sonuçsuz bırakılıyor. Hakikat ve
adalet talebimiz ise çeşitli yasaklama ve engellemelerle bastırılmaya çalışılıyor.
Bu hafta, hakikati bilme
ve adalete erişim hakkımızın engellendiği Ömer Ölker dosyası ile kamuoyunun
karşısındayız.
25
yaşında, iki çocuk babası Ömer Ölker, Şırnak'ın Silopi ilçesinde
yaşıyordu.Türkiye Posta İşletmelerinde geçici işçi olarak çalışıyor, aynı
zamanda berber dükkanı işletiyordu. 5-6
Mart 1994 tarihlerinde Tekel Pazarlama
ve Dağıtım Müessesesi’nin personel alım sınavına girmiş ve sınav sonucunu
beklemekteydi.
15
Nisan 1994 tarihinde, berber dükkanına malzeme almak üzere Şırnak’a giden Ömer
Ölker’den bir daha haber alınamadı.
İki
gün sonra, 17 Nisan 1994 tarihinde, gündüz vakti İdil’in Duru Köyü mevkiinde,
Beyhan Tesisleri yanında cansız bedeni bulundu. Üzerinde kimliği bulunmamakla
birlikte, Tekel Sınav Giriş Belgesi mevcuttu. Ölker’in, gözünden girip beynini
parçalayarak çıkan bir kurşunla hayatını kaybettiği tespit edilmiş ve ölüm
sebebi bilindiği gerekçesiyle klasik otopsi işlemi yapılmamıştı. Ölüm sebebi
dış muayene ile bilinse dahi usulüne uygun yapılmayan otopsi, beden üzerindeki
delillerin kaybolmasına ve ölüm şekline ilişkin tüm bulguların tespit
edilememesine neden olacaktı.
Olay
Yeri Tutanağı’na göre, Ölker başka bir yerde öldürüldükten sonra cesedi olay
yerine getirilip bırakılmıştı. Cesedin bulunduğu yol üzerinde üç jandarma
kontrol noktası bulunmakta olup, ceset taşıyan bir aracın bu kontrol
noktalarından resmi kimlik göstermeden geçmesi mümkün değildir.
Olayın
ardından İdil Cumhuriyet Başsavcılığı 1994/66 hazırlık numarası ile bir
soruşturma başlattı. Ancak etkin bir soruşturma yürütülmeden, 11 Haziran 2014
tarihinde dosyada zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildi.
Aile,
Midyat Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak karara itiraz ettti, şüpheli olarak
dönemin Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ile 6 JİTEM mensubunun
ismini verdi. Ancak itiraz reddedildi.
Bunun
üzerine, aile avukatları Veysel Vesek aracılığıyla 20 Şubat 2016 tarihinde
Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi ise 15 Kasım 2018
tarihinde başvurunun “diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin, süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna” karar verdi.
İç
hukuk yollarından sonuç alamayan aile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM)
başvuruda bulundu.
Anayasa
Mahkemesi, bu dosyada AİHM’in zorla kaybetme davalarına ilişkin içtihatlarını
dikkate almamış; suçun ağırlığı ve özgün niteliklerini göz ardı eden bu
kararıyla, etkili bir soruşturmanın yürütülmesini, hakikatin ortaya
çıkarılmasını ve faillerin cezalandırılmasını engellemiştir.
1046.haftamızda,
evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde, Ömer Ölker için adaletin sağlanmasını bir
kez daha talep ediyor ve kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin,
Ömer Ölker için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel
hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan
vazgeçmeyeceğiz.
Cumartesi Anneleri -
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon
Değerli kayıp yakınları
ve insan hakları savunucuları,
Sizleri Şırnak’tan Ölker
ailesi adına selamlıyorum.
Tarih 1994, 4'cü ayın 15’ci günü, gündüz öğlen vakti saat 12 gibi. Henüz 25 yaşındaki abim Ömer
Ölker Şırnak şehir merkezinden
kaçırıldı. 7 arama noktasından
geçirilerek, 100-120 kilometre uzaklıkta Nusaybin yolunda Bayhan tesislerine
yakın bir bölgede, hayatına son verilmiş halde bulundu. Vücudunda çok sayıda
darp izi vardı. Kafasından bir kurşunla vurulmuştu.
Biz onu her yerde
ararken 3.gün cansız bedenine ulaşıldı.
Ailesi olarak 31 yıldır
abimin başına neler geldiğini öğrenemedik. Anayasa Mahkemesine kadar gittik ama
sonuç alamadık. Mahkemeler bize zaman dolmuş, artık adalet beklemeyin diyor.
Ama biz 31 yıldır aynı
acıyı tekrar tekrar yaşıyoruz. 31 yıldır
gözü yaşlı, içi buruk adalet bekliyoruz. Zaman acılarımızı azaltmıyor. Dile
kolay 31 yıl… Ama bizim için 31 asır
gibi…
Ölker ailesi olarak;
diğer kayıp yakınları gibi hakikati bilelim, adalete kavuşalım, insan haklarına
sahip olalım ve artık rahat uyuyalım istiyoruz. Allah bu günleri bize nasip
etsin diye dua ediyoruz.
İnsan haklarına
dayanarak devletten adalet istiyoruz.
31 yıldır açılmasını
beklediğimiz adalet kapısı bu sefer açılsın. 31 yıldır faillerimizin bulunmasını bekliyoruz. Çok şey
istemiyoruz.Dinmeyen acımızın,
gözyaşımızın adaletini istiyoruz. Biz ve bizim gibi binlerce insanın tek
temennisi, Adaletin yerini bulması....
Gözaltında kaybedilen
Ömer Ölker’in kardeşi
Süleyman Ölker
12 Nisan 2025 Şırnak